Sabahat KARATAŞ
Şehit Düştüğü Tarih: 17 Nisan 1992
Şehit Düştüğü Yer: Çiftehavuzlar İstanbul
Doğduğu Tarih: 1953
Doğduğu Yer: Nusaybin
Mezar Yeri: Karacaahmet Mezarlığı, İstanbul
16-17 Nisan 1992’de İstanbul polisinin
kentin bir çok semtinde aynı anda geliştirdiği bir operasyon
sonucu 11 Devrimci Sol kadro, savaşçı ve taraftarı, bulundukları üslerde
direnerek, çatışarak şehit düştüler. Onlardan biri de Çiftehavuzlar’da
katledilen Sabahat Karataş’tı.
14
YILI YERALTINDA GEÇEN, BAŞARILARLA DOLU
22
YILLIK DEVRİMCİ YAŞAM
Yoksul bir Kürt ailesinin kızıydı.
Çocukluğu Nusaybin ve Diyarbakır'da geçti. İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü mezunu. 1976'ya kadar İYÖKD (İstanbul
Yüksek Öğrenim Kültür Derneği) içinde çalıştı. Yaşamının bu döneminde bir
yandan fabrika işçiliği yapar, işçilerin örgütlenmesi için çalışırken, diğer
yandan da öğrenci gençlik içindeki çalışmalarıyla militan bir DEV-GENÇ'li olarak herkesin sevgi ve saygısını kazandı. 1976'da
bir grup arkadaşıyla birlikte DKD'yi (Devrimci Kadınlar
Derneği) kurdu ve bu derneğin yönetim kurulunda görev aldı. Bu dönemde kısa bir
süre öğretmenlik yaptı. Gecekondularda, fabrikalarda emekçi kadınların
örgütlenmesi çalışmalarını yürüttü.
Devrimci Sol'un oluşumuyla birlikte
yeraltı örgütlenmesine geçti ve bu alanda aktif görevler üstlendi. Bu aşamadan
sonra "Sabo" artık örnek bir yeraltı elemanıydı, savaşçısıydı.
12 Eylül sonrası faşist cuntanın tüm
saldırıları, yenilen darbeler onu sarsamadı. Geri çekilme, karamsarlık,
bireysel kaygılar vb. onun kişiliğine yabancı duygulardı. Gecekondularda kitle
çalışmaları yürüttü, halkın önderi oldu.
İstikrarlı, kararlı tutumu ve
durmak-yorulmak bilmeyen çalışmalarıyla 1982 yazından itibaren sorumlulukları
artmaya başladı ve 1983 başlarında Devrimci Sol Merkez Komitesine seçildi. Bu dönem,
mücadelenin ihanete, kaçışlara, yılgınlık ve karamsarlık rüzgarlarına,
olanaksızlıklara karşın yürütülmek zorunda olduğu bir dönemdi, ama Sabo tüm
bunların karşısında yıkılmaz bir duvar olmayı bildi. Olanaksızlıklara karşın
mücadelenin sürmesi gerektiğini yaşamıyla çevresine öğretti, kanıtladı. Ama
hiçbir zaman "bana ne" demedi "ben" demedi.
Sağlığı iyi değildi Sabo'nun, ağır
sağlık sorunları vardı. Ama o, bunları hiç dikkate almadan, var olan tüm
enerjisini sonuna kadar mücadelenin geliştirilmesi için kullandı. Öyle ki,
sokaklarda bayıldığı günler oldu, ama o, bir tek gün bile
"dinleneyim" demedi, "hastayım" demedi.
Evet, Sabo bir devrim emekçisiydi,
büyük-küçük demeden her işe koşturdu. Devrimcilik dışında
bir yaşamı yoktu ve devrimciliği içselleştiren bir yeraltı örgütünde ciddiyetin
en gerekli özellik olduğunu üst boyutta kavrayan bir devrimciydi.
Sabo iyi bir kitle örgütçüsüydü.
Konuştuğu herkesi kısa sürede etkiler ve devrimci mücadeleye kanalize ederdi. İstanbul'un gecekondu emekçileri onu çok
iyi tanırdı. Sabo onlar için fedakar, çalışkan bir devrimci,
teklifsiz gelen bir dosttu. Bir gece bir yoldaşının evindeyse, ertesi gece bir
gecekonduda siyasi gelişmeleri onların anlayacağı bir şekilde konuşan, onlardan
biri olan dostları, yoldaşları olurdu.
İstanbul sokakları çok iyi tanırdı
Sabo'yu. Bu sokakları karış karış bilen Sabo, onlarca
kez peşindeki işkencecileri atlatmış, sokaklarla bu dostluğu sayesinde onlarca takip
ve kovalamacadan hep başarıyla çıkmıştır. İlkeli,
kurallı, disiplinli ve liberalizme düşman kişiliğiyle bu yaşam tarzının ustası
oldu. İlkesiz, kuralsız, disiplinsiz davranışlara ve bunlara karşı gösterilen
liberalizme kesinlikle taviz vermedi. Yanlış bulsa da alınan karara mutlaka
uyan bir disiplin anlayışına ve bu yanlışı en amansız ve acımasızca eleştiren,
düşüncesini ve sözünü saklamayan ilkeli bir kişiliğe sahipti.
Defalarca kurulan karakollara düştü,
bekleyen işkencecilerle burun buruna geldi, ama her seferinde soğukkanlılığı ve
ustalığı ile kurtulmayı becerdi. 22 yıllık devrimci yaşamı boyunca bir kez
olsun düşman eline geçmedi. Sabo'nun hiç yakalanmaması, her şeyin önüne kendini
koyduğundan değildir. Her an sokakta, her an çalışmanın içindeydi, başındaydı,
ama her şeyi kurallara uygun ve disiplin içerisinde yaptı ve bu yüzden efsane
oldu. Bugün bile faşizm onun ne yaptığını, nasıl ve nerede çalıştığını
çıkaramıyorsa, hatta kimliğinden bile emin olamıyorsa, bu onun kişiliğini
belirleyen özelliklerinden dolayıdır.
Onlarca kişi vardır, "Beni o
yetiştirdi." demenin gururunu yaşayan. Onlarca kişi vardır, hiç kimseyle
konuşamadığı konulara Sabo'nun çözüm bulmasını isteyen.
Sabo yoldaş evliydi ve bu konuda da
devrimciler için örnek bir ilişkinin yaratılmasında pay sahibi oldu. Onun
evliliği sevgiydi, vefaydı, ama bu devrimci yaşamla yoğrulmuş, en yüksek ve en
yoğun ifadesini bu yaşam içerisinde bulan bir sevgi ve vefaydı. Özel yönü
konusunda da o denli titizdi ki, onunla çalışan birçok insan ancak şehit
düştükten sonra burjuva basının kopardığı yaygaranın sonucunda kimliğini,
evliliğini ve kiminle evli olduğunu öğrenebilmiştir.
Son olarak, Devrimci
Sol Merkez Komitesi Üyesi, şehir SDB'leri ve bir
kısım örgütlenmelerden sorumlu idi.
O yaratacağımız toplumun yeni insanının
örnek bir tipidir.
İhanet, kaçış, teslimiyet, kuralsızlık,
ikiyüzlülük karşısında boyun eğmezlikle biçimlenen bir yaşam ancak Sabo gibi
bitirilebilirdi.
"Hiçbir
zaman, hiçbir koşulda beni direnmeden teslim alamazlar." diyordu ve
dediğini yaptı.
Evet Sabo yoldaş,
sen yine görevini en iyi biçimde yaptın.
22 yıllık dolu dolu
geçen, hep hızlı koştuğun, lekesiz, pürüzsüz ak bir kağıt
gibi olan devrimci yaşamınla ve örnek direnişinle bizlere büyük bir armağan
bıraktın. Her zaman örnek alacağımız,
örnek bir önder, örnek bir kadın devrimci, örnek bir devrimci eş, kısacası her
yönüyle örnek bir devrimci oldun. Bir elde silah, bir elde zafer
işaretiyle, Eda ve Taşkın yoldaşlarla birlikte yarattığınız direniş, devrim
tarihimizin önemli bir parçası olarak bilinçlerimize kazındı.
17 Nisan 1992 günü saat 7.25'te direniş
destanları yaratarak şehit düşen Devrimci Sol Merkez Komitesi Üyesi Sabo
yoldaşı unutmayacağız, unutturmayacağız.
Hakkında
Daha Geniş Bilgi İçin...